top of page

Efrahim’in Rüyaları

  • Yazarın fotoğrafı: Eray Yıldız
    Eray Yıldız
  • 29 Ağu 2023
  • 2 dakikada okunur

I

Bütün bunlar insanın ne olduğunun bilinmediği o yerde oldu. Manzarası bugünden bakılınca en realist tablolardan kurulmuş, dağların, ağaçların, toprağın ve kuşların en canlı renklerini gözler önüne serdiği ve bunlara hayranlık duymamanın mümkün olduğu yerde oldu. Oysa o günden bakıldığında her şey ne kadar da ince, sızılı bir tınıdır kim bilir. Bakılmadı; zaman bir kavga olmaktan çıktı çünkü kavga değerli olan için yapılan bir çeşit medeniyet göstergesidir. Oysa medeniyet neydi? Hangi altı yüz sayfalık romanın tek bir satırında saklanmıştı yahut duvardaki silah o romanda neden patlamak zorundaydı? Zamana dair, ona kıymet vermenin kavgası bitince bitti bütün bunlar ama kimse duymadı bütün bunların kurulduğu o yerde. İnsanın kendi saatini ayarlamak gibi bir meselesi kalmadı çünkü saat dönüştü. Eğer Kafka bunu görse; Samsa’nın dedemin köstekli saatine dönüşme ihtimali daha yüksek olurdu. O realist manzaraların püfür püfür esen ferahlığında zaman, takas edilmiş saatlere dönüştü. Kazanmak için harcandı. Harcanmakla da kalmadı.


Siz hiç, zamanın kelebek etkisini nasıl yaşadığını düşündünüz mü?

Bir kelebek kanat çırptı bir şairin bir şiirinde o yerde. Yeşili, yeşilin her tonunu taşıyan o ovada dört nala koşan deli tayın gözbebeğinde. Kelebekler, o kadar güzel kanat çırpar ki, belki de zaman ‘Keşke, kanatlarım olsa…’ der. Kim bilir ama vardır belki de. Her insan zamanın bir kanadıdır belki de ya da zaman her insanın kanadıdır yer yüzünde. O yerde işte, önce bir insan kanatlarını bıraktı bir boşluğa. Sonra bir başkası, sonra başkaları, sonra başkalarından da başkaları. Boşluk birdi, her bırakılan kanatta, büyüdü bir o kadar daha. Zaman böyle yaşar oldu o yerde kelebek etkisini. Lâkin zaman, ilginçtir muhakkak, var olduğu ân, ölmüştür aslında. Boşluk, ölümü oldu zamanın o yerde. Zaman o kadar çok öldü ki artık o realist manzaraların önünde zaten ölmesi gereken bir şey oldu.


Sahi, hayatın kampanası yokken hangi panoramada böyle unutulmaya mahkûm edilir?

O realist manzara, kıyak bir telefonun dillere destan kamerasından çekildi. Çünkü o yerde toprağın fotoğrafını çekmek toprağa dokunmaktan kat kat kıymetli. Toprağa can gelsin diye ona bakmak, can gelen toprağa, can bulsun diye tohum ekmek, yeşeren tohumu izlemek ve toprağa değen ellerin kıymetini bilmek o yerde eskilerin masallarından ibaret. Çünkü masallarda hükümsüz olan o yerde hükümdarların hükümdarıdır. Uğruna zamanın bir ölümler silsilesine dönüştürüldüğü, dönüştürülmesi için on beş metrekarede kurulmuş bir evrenden abone olunan yerlerden bir dünya. Sahi gerçek nedir? Königsberg’in yıldızlı göğünün yerini alan nedir?”


Efrahim, kan ter içinde uyudu. ‘Şükür rüya değilmiş.’ dedi. ‘Ya rüya olsaydı, nasıl dayanırdım?’ dedi. Uyansaydı eğer, şunu muhakkak sorardı kendine: ‘İnsanlar rüyalarındakileri kaybetmekten korktukları kadar onlar uğruna hiç ettiklerini kaybetmekten neden korkmuyor?’ Sahi Efrahim, sen de duydun mu, zaman kanat olduğu sanılan bir silüetmiş diyorlar.

Comments


  • Instagram
  • Facebook

Don't miss the fun.

Thanks for submitting!

© 2035 by Poise. Powered and secured by Wix

bottom of page