top of page

nekroloji 

  • Yazarın fotoğrafı: vagonnecmi
    vagonnecmi
  • 25 Ara 2023
  • 2 dakikada okunur

seni, bir ölüyü özler gibi özlüyorum.

oysa söylediklerim ne bir kahır, ne bir ağıt ne de bir yanıt.

korkmasaydın mezar taşlarından, elinde taşımayı sevmediğin ceketler, omzundan asmaya nefret ettiğin çantalar gibi taşımazdın kendi cenazeni.

gömülmediğin toprağıma saçtığın o tohumlar bunlar, şimdi her ne diyorsam.

 

ne alkolü ne de sigarayı bıraktın.

sırf uykun için bıraktığın işlerin, kadınların yanında. hepsi her zaman elinin altında.

sihirli bir lamba yapıp ovaladığın dünyanda.

bir an olsun bakmadan, kararttığın ışıklara.

dilediğince döndün onlara, hep sen hep sen hep sen.

sen ne zaman kafanı güzel yaptıysan, sen ne zaman uykunu almışsan, ne zaman sevişmişsen doyuncaya dek.

sen ne zaman müsaitsen, ozaman.

bıraktığın yerde bulamadığındaysa dünyalarını, içerledin sensiz de dönebildiklerine şaşırıp.

güneş olup doğduğun yerlerden batıp gittiğinde, boşlukta başıboş savrulduklarını bile anlayamadın.

öyle çok bakıyordun ki etrafına, ama yalnızca ilgini çektiği kadarıyla.

yalnızca sen görmüyordun, kendini, ne hâlde olduğunu.

kendi dibine kör bir mumdun.

hep ateşini aradın, fitilini sormadın.

kendine kör bir dilencisin, gezip sokak sokak, evinden uzak.

 

üstüne vurduğun her kilit içeriden, intihardan bahsetti sana.

öyle dinlemedin ki bunu bile, duymadın etme dediğini de.

bohçasız bir yağmacıydın, eline ne geçirsen, bir diğerini bıraktığındandı.

kırdın vitrinlerini oyuncakçıların, şekerci dükkanlarını talan ettin.

rengârenk tekerlekli o bisiklettin, arka ayakların yeni sökülmüş.

kabuk bağlamadan daha unuttuğun, dizindeki yaralar.

sızısı geçse de izi hep kalan, ne zaman baksan orada olan.

 

miskin, turuncu bir kediydin, şrödingerin kutusunda.

sevin, besleyin, terketmeyin diyen.

hiç ayrılmayan çıkmaz sokağından.

ölüyor mu yaşıyor mu, kimsenin cesaret edemediği bakmaya.

bulduğun her dört duvarda, kendine tozlu raflar kurdun.

oturduğun yerden, kendinden bir serseri yarattın.

yine de mazur görülen, hınzır bir çocuktun.

ta ki başka parklara gidene dek.

 

korkak.

vedalardan, görüşmek üzerelerden, kendine iyi baklardan kaçtın.

sen hazır olmadan kimseyle yüzleşmedin, tek yüzü olan sanki senmişsin gibi.

yakıp yıktığın her ne varsa hep onlarla övündün, utanmadın enkazlar üzerine yükselmekten.

bir bakış olurdu yüzünde, en alçaldığın vakitlerde bile, yukarıdan bakabilen karşındakine.

insan yerine koymayan, tiksinen, boka bakar gibi baktığın.

bırakmak için başlamazdın belki, bırakmazdın da, ama sürdüremezdin de, beceriksiz.

art niyet taşımamayı, intikam gütmemeyi, çok sevmeyi geçer akçe sandın.

yaptığın yanlışları, kötülükleri masum kılar.

bilincin önemi kalmadığı taksirlerindi hepsi.

kopmamayı, bağlı kalmak sanmaksa en büyük hatandı.

git dememeyi kal demek, kendin gelmeyi hiç denememek.

herkese yetmeye çalıştıkça hepimizde azaldın.

bitmesen bile dibin geldi, seni hangimiz ne yapsın.

sanırsın sana söylemiş aşkın nur yengi, “avarem” şarkısını.

 

kaç yer, kaç zaman, kaç kadın, kaç kere?

yetecek durulmana? bilmiyorum.

başına topladığın, eskisinden bir karış daha az havada ve dingin aklın.

ama hep çalkantılı kalbin.

hiçbir zaman olamayan, vadettiği o liman.

karadeniz gibi, durgunluğuna hep aldanılan.

sana söyleyebileceğim daha neler neler var, ama inan hiç gücüm yok, mecalim yok, hâlim yok.

artık bende bir mezarın var, buluşuruz belki başında.

yalnızca şans diliyor, buruk avuçlarım sana.

Comments


  • Instagram
  • Facebook

Don't miss the fun.

Thanks for submitting!

© 2035 by Poise. Powered and secured by Wix

bottom of page